Tedarik Zincirinde İletişim ve İşbirliği

Tedarik zinciri yönetiminde en önemli yetkinlik nedir? Sorusuna koşulsuz cevabım iletişim ve işbirliği fırsatları gören yapıcı bakış açısı derim.

Cranfield School of Management’ın tedarik zinciri yönetimi tanımı da bu görüşümü destekliyor; “Daha az toplam maliyetle daha fazla müşteri katma değeri elde etmek için tedarikçiler, distribütörler ve müşterilerle yukarı ve aşağı yönlü ilişkilerin yönetimi”. Bu tanımda müşteriyi hem iç müşteri hem de dış müşteri olarak değerlendirmekte fayda var.

Karakter özelliklerinizde ve yaşam motivasyonunuzda sınırları aşma, keşfetme, merak ve işbirliğiyle yenilikler yaratmak var ise tedarik zincirinin yönetiminde paydaşlarınızla birlikte çığır açan işlere imza atmaktan keyif alacaksınızdır. Konfor alanından çıkmak istemeyen, değişim yerine standard tanımlı işleri yapmayı tercih eden bir yapınız var ise tedarik zinciri sabah işe gelirken ayağınızın geri geri gittiği bir iş olacaktır sizin için.

Tedarik zinciri bugünün dünyasında önemi her gün artan işletmelerin karlılığını bire bir etkileyen bir süreç. Hatta işletme içindeki diğer süreçlerin kaynak planlaması ve etkin veri yönetimi ile performansını bire bir etkileyen bir süreç.

Müşterilerimizle yapmış olduğumuz yapıcı ve fırsatları görmemizi sağlayacak işbirlikçi iletişim fayda-fayda düzleminde her iki taraf için de rekabet ortamında avantajlar sağladığı gibi sürdürülebilirliklerine destek olur. Hem teknolojik olarak hem de hızla iş yaşamına dahil olan yeni kuşaklarla değişen sosyal yapımız tedarik zincirinde hem yalın hem de çevik olmamızı gerektiriyor. Geçmişte kurumsal düzlemde tanımladığımız görev tanımları, operasyon kartları, sözleşmeler tıpkı müşteri beklentilerinin bireyselleştiği gibi paydaş ilişkimize göre esneklik, şeffaflık ve uyum ile değişebilen yapılara dönüşmeli. Bu değişim ve uyumu sağlamada en büyük yardımcımız iletişim yetkinliği yüksek tedarik zinciri çalışanları. Kısacası kalıplara sığacak ne çalışanlarımız var ne de iş süreçleri. Bugün içine girdiğimiz iş dünyası daha doğrusu yaşamının merkezine iş yaşam dengesi alan yeni sosyal yapımızda bugün iş dünyası ve özel yaşam yerine hayatımız demek daha doğru olacak, uyum ve güvene dayalı iletişim olmaz sa olmazımız.

Tedarik zincirinin istikrarını yönetmekte zorlandığımız talep miktarlarını örnek olarak ele alalım. Müşterim 10 adet sipariş verirken miktarı 20 adet’e çıkardığında genelde tedarikçiye 30-40 adet aralında bir miktarda sipariş veririm. Tedarikçim tedarikçisine 50-60 adet bareminde sipariş verir. Yıllar içinde oluşan aldı yönetimi ve olası riskin yönetilmesi için uygulanan yöntem budur. Eğer ilişkilerim güvene dayalı ve bilgi akışı şeffaf ise en azından birebir ilişkide olanlar stoklarını görebiliyor ise yüksek emniyet stoğu tutmama gerek yoktur. En azından hafta bir görüşüyor, işlerin gidişatı hakkında doğru bilgiler paylaşıyorsam gerçekten artış seyri varsa bunu öğrenip artış oranıyla paralel olarak sipariş miktarlarımı artıra bilir ya da sabit tutabilirim. Pandemiden sonra içine uyandığımız hayatta bakış açılarımız ve yaşam dengelerimiz değişti.

Bugün minimalist yaşamı konuşuyoruz. İnsanların arzu ve isteklerinin önüne nefes aldığımız bu dünyanın sürdürülebilirliğini geldi. 1960 ‘larda başlayan seri üretim çılgınlığı algılarımızı değiştirmeliyiz. Gerektiği kadar tüketim, paydaşlarımızla koordineli çalışarak mininin stok, gerçekten nihai müşterisi olan değeri üretmek için kaynaklarımızı kullanacağız.

Evet bir algı değişikliğinden bahsediyorum. Bu değişim iş süreçlerimizi ciddi değiştirecek. Yalın, çevik ve dünyanın sürdürülebilirliğine uyum önceliğimiz olacak. Bu tüm paydaşlar için geçerli. Bu değişimi tedarik zincirinde yönetmemizi kolaylaştıracak en büyük desteğimiz insan olarak bizlerin özünde doğasında olan yapıcı ilişkileri pozitif sosyal çevremizde olduğu gibi iş çevremizde de oluşturmak.

İşbirliği fırsatları gören yapıcı bakış açısını oluşturmanın altını dolduran ve sürdürülebilirliğini sağlayan yakıtı problem çözme yetkinliği, yaratıcılık ve yaşam için birlikte değer üretmek. Bugünün hızla gelişen teknolojisi, yaşamdan beklentileri yüksek ve çabuk tüketen nihai müşteri profili ve artık bizim yükümüzü daha fazla taşımak istemeyen yaşlı dünyanın sürdürülebilirliği için ortak paydada buluşarak birlikte yaşam için değer üretmeliyiz. Özellikle paydaşlarımızı rakip olarak değil iş ortakları olarak görmeliyiz. George Orwel’in 1984 kitabında ve benzer senaryolarla oluşturulan distopik bir dünyaya uyanmak istemiyorsak pozitif geleceğin oluşması için değişmemiz gerekiyor.

Bu yazıyı Sinan Canan’ın kurumsal yapıyı ve insanın ataletinin azalmasını dile getirdiği sözlerle bitirmek istiyorum.

”İnsanı insan yapan temel vasıflardan bence en önemlisi olan sınırları aşma, keşfetme ve inkişaf etme duygusunu kaybettiği anda insani donanımı zaten gitmiştir onun! Bu maalesef mecazen çok kişinin yaşadığı bir ölüm şeklidir ”

Tags: collaboration, communucation, customer, supplier, supplychain

Diğer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

keyboard_arrow_up